Herkesi ilgilendiren, başına gelebilecek ve benim başıma gelen ilginç ve ibretlik hayat hikayelerinden bir tanesi…
?Anadolu’nun köhne bir yerinde bundan 15 sene önce kadar yatılı bir okulda hademelik yapıyordum. Birgün genç bir öğretmen arkadaş yanıma geldi. “Serkan bey, cep telefonumu tuvaletin deliğine düşürdüm, çıkartırmısın” dedi. Emri vaki bu tutuma tebessüm ederek, “Çıkaralım hocam” dedim. Tuvalet taşının etrafına çöp poşeti döşedim. Elimede 2-3 tane poşet geçirerek deliğe daldırıp telefonu çıkarttım. Musluğa tutup, üzerine yapışmış pisliklerden arındırdım. Sim kartını çıkartıp bir kağıda sardım. Telefonu da bir poşete koyup kendisine teslim ettim. Teşekkür ederek yanımdan ayrıldı. Bir saat kadar sonra bahçede karşılaştık. Herhangi bir sorun olup olmadığını sordum. Sim kartın sağlam çalışır vaziyette olduğunu, telefonu da öğretmenler odasındaki çöpe attığını söyledi. “Hocam bir deneseydiniz, belki çalışır vaziyettedir” dedim. “Gerek yok, sana lazım olursa git al” dedi. Gittim telefonu attığı yerden aldım. Eve geldim. Lavaboda çamaşır suyu deterjan vs kullanarak epey pakladım ve cam kenarına güneş gören bir yere koydum. İki ay kadar sonra açık lise sınavı için il merkezine giderken, telefonu da yanıma aldım. Bir telefoncuya girdim ve telefonu kontrol ettirdim. Telefon sağlam ve çalışır vaziyette idi. 2. El Piyasa değerini sorduğumda neredeyse bir aylık maaşıma yakın olduğunu öğrendim. Ve sattım. Oranın meşhur kebapçısına giderek kendime bi ziyafet çektim. İlçeye dönünce, telefonun asıl sahibi arkadaşa durumu anlattım. “Helali hoş olsun, senin hakkın sayılır zaten” dedi. İleride başıma geleceklerden habersiz yaşantımıza devam ettim. Daha sonra farklı bir ile tayin oldum. 1 sene sonra kadardı. Okul dağılmış, 3. Katta temizlik yapıyordum. Aşağıdan müdür seslendi. “Mustafa Serkan ACIR, aşağı gel acil” koşarak gittim. 2 polis memuru. “Mustafa Serkan ACIR senmisin”, teyit ettikten sonra kelepçeyi vurdular. Ne oluyor abi hayırdır diye sordum. Biz bilmiyoruz kardeşim, savcıdan öğrenirsin. Hastane karakol teferruatlarından sonra adliyeye götürdüler. Savcının kapısında birkaç dakika bekledikten sonra kelepçeyi kolumdan çıkarıp, “gir” dediler. Kapıdan içeri girer girmez savcı telefonumu istedi. İçimden “Lan koskoca savcının telefonu yok, benim telefondan birini mi? Arayacak” dedim. Savcı telefonu inceledikten sonra, mesleğimi, nerede yaşadığımı, aylık gelirimi falan sordu. Sonra önündeki katibe dönerek “Yaz kızım” komutu verdi. Telefonun imei kodunu söyledikten sonra, “Örtüşmediği anlaşılmıştır. Çıkart kağıdı, imzala, gidebilirsin” kağıda imzayı attıktan sonra Savcıya dönerek “Sayın savcım, konu nedir, ben anlayamadım” dedim. “Senin adına hat çıkartılmış, bu hatlardan bir tanesi çalıntı makinada kullanılmış. Cihazın sahibi şikayetçi olmuş, haberin olmadığı belli. Bu gelirle böyle bir eylemi yapmayacağın belli. Sicilinde temiz, bu talimat dosyası, biz bunu falanca yere göndereceğiz, asıl dosya numarası şu. İstersen oradan bilgi alabilirsin” dedi. Teşekkür ederek ayrıldım. Eve gelince Turkcell, Telsim, Avea hepsinin müşteri hizmetlerini tek tek aradım ve üzerime kayıtlı hat olup olmadığını sordum. Sadece Turkcell de üzerime kayıtlı 13 hat çıktı. Bunlardan 3 tanesi benim önceden ve o günlerde kullandığım hatlardı. Fakat diğer 10 tanesini kesinlikle ben almadım. İçinde çalıntı olan makinada kullanılan ve birbirine yakın rakamlı 3 hat vardı. 10 hattı tek tek aradım. 8 tanesi “böyle bir numara bulunmamaktadır” diyordu. Bir tanesi de, “aradığınız kişiye ulaşılamıyor” diyordu. Diğeride çalıyor fakat açan yoktu. Sizler de bilirsiniz ki, insanın tuvalette iken aklına bazen ilginç şeyler gelebiliyor. O anda aklıma birşey geldi. Telefonumu açmayan numara resmi olarak nasılsa benim adıma kayıtlı diyerek, Turkcell müşteri hizmetlerini aradım. Numarayı yetkiliye söyleyerek “Şu anda iş görüşmesi için falanca ildeyim ancak, bu hattımı evde unutmuşum. Size zahmet bu hatta onu yönlendirme yapabilirmisiniz” diye ricada bulundum. Belirli bir ücret karşılığında işlem gerçekleşti ve o numarayı arayan kişilerden kim olduğunu tespit edebilmek amacıyla merak ve heyecanla birazda öfke ile beklemeye başladım. Ertesi gün akşama doğru derede balık tutmakta iken, telefon çalmaya başladı. Ekranda bir ok vardı. Yani, arayan kişi aslında diğer numarayı arıyordu. Telefonu açar açmaz karşımdaki kişi “Alo İdris neredesin” diye sordu. böylece hattı kullanan kişinin adını öğrenmiş oldum ama bu yetersizdi. Arayan kişiye durumu sakin bir şekilde izah ettim. Oda bana “Abi bu arkadaş yıllardır benim elemanim, bende konya Kadınhanındanım, mermer fayans işi yaparım, bu arkadaş saf temiz bir arkadaştır, anlamaz etmez, ben evine varayım, seni konusturayım” dedi. Ve bir saat sonra aradı. Çocuğa birkaç soru sordum ve hattı satın aldığı yeri öğrendim. Arabama atladigim gibi 600 km yol yapıp dediği yeri buldum. Ancak orada telefoncu veya bayi hicbirsey yoktu. Bi anda yalan söylediğini, beni aldattığını düşündüm. Tekrar ustasını aradım. Burada öyle bir işletme yok dedim. Israrla olduğunu söylediler. Daha sonra yakındaki markete sordum. Buralarda telefoncu veya telefon bayisi vs olup olmadığını sordum. Bir tane olduğunu fakat 1 ay önce kadar iflas edip kapatıp kaçtığını söyledi. Canım hayli sıkılmıştı. Ancak orası Turkcell’in resmi anlaşmalı bir bayisi değildi. Amcamın evine gittim. O gün bu işi mutlaka çözmeliydim. Öyle sinirliydim ki, pimi çekilmiş bomba gibi patlamak üzereydim. Biri birşey dese, gırtlağına yapışacak durumdaydım. Lavaboda iken yine aklıma birşey geldi. Tekrar Turkcell müşteri hizmetlerini aradım. Çalıntı makinada kullanılan hattın, resmi olarak hangi bayiden satıldığını sordum. Ayrıca sözleşme belgesini ve hat satılırken verilen kimlik belgesinin örneğini e-posta olarak istedim. Birkaç saat sonra merakla beklediğim mail geldi. Hat çıkartılırken alınan kimlik fotokopisini gördüğümde şok oldum. Tuvalet deliğine düşen telefonu satarken telefonuncunun benden aldığı kimlik fotokopisi ile üzerime hat alındığını o anda anladım. Saat geç olmuştu. Ertesi gün sabah erkenden yayından fırlamış ok gibi o telefoncuya gittim. Yerinde yeller esiyordu. Oradaki çevre esnaflara sordum “Senide mı? Mağdur etti abi” lafını isittikten sonra dosyaya bakan savcıya gittim. Bütün bu olayları kendisine anlattım. Kendisi de bana, hattı yasal olarak satan bayi için dava açılacağını söyledi. Dava sonuçlandı ve bayi kusurlu bulundu. Akabinde kendilerine yüklü miktarda maddi ve manevi tazminat davası açtım. bir ay geçtikten sonra yaşlı bir amca, elinde sıfır bir telefon hediyesi ile işyerine çıktı geldi. Oğlum bizimkiler bir hata işlemiş, ben senden özür dilerim, torunum biri ciddi hastalığı var inan çok zor durumdayız sen bilirsin yavrum ne olur vazgeç” dedi. Torununun birkaç resmini gösterdikten sonra tamam amca, ben çekiyorum davayı dedim. Akabinde sağol yavrum diyerek elindeki poşeti uzattı. “Bu benden sana hediye, sıfır telefon güle güle kullan” dedi. “Aman amca” dedim, boklu bi telefon yüzünden başıma neler geldi, al o telefonu da git burdan, tamam ben davayı çekiyorum sana söz” dedim ve uğurladım.
?Velhasıl kelam arkadaşlar. Bir yere kimlik fotokopisi vs verirken dikkatli olun. Biz yaşadık, sizinle de paylaştık ki, tecrübe edinin.
?Saygılarımla.
? Yayalım inşallah
?Mustafa Serkan ACIR…