Sayın İsmail KARAPINAR, Öncelikle sizi tanıyalım. Medeni durumunuz, mesleğiniz, varsa çocuklarınız hakkında bilgi. Yaptığınız işte son durumunuz nedir.
Evliyim, otuzdört ve otuzyedi yaşlarında iki oğlum var. Emekli subayım. Mazisi şan ve şerefle dolu, kutsal yuvam olan Türk Silahlı Kuvvetlerinden 18 Eylül 2020 tarihi itibariyle emekliye ayrıldım. 1977-2020 yılları arasında toplam 43 sene hizmet ettim. Çok onurlu ve gururluyum. Mesleğimi çok sevdiğim gibi emekli olmama rağmen tutkuyla Kendimi Tük Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmış gibi görmüyorum. Fiziki olarak ayrılmış olsam da ruhumla ve kalbimle halen bir parçasıyım, hayatımın sonuna kadar da böyle kalacağım.
Yetiştirme Yurduna giriş hikayeniz veya geldiğiniz ilk gün neler hissettiniz?
Çankırı ili Eldivan ilçesinde, 1962 yılında, dar gelirli bir çiftçi ailenin dördüncü (en küçüğü) çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Daha üç yaşında iken babamı kaybettim. Nurlar içinde yatsınlar, Allah (cc) den gani gani rahmet eylesin, rahmetli dedemin ısrarlarına dayanamayan ve geleceğimi düşünen annemin istemeyerek de olsa Çocuk Esirgeme Kurumuna müracaat etmesiyle, 1969 yılında Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı Ankara ili Ayaş ilçesindeki Yetiştirme Yurduna yerleştirildim. Yetiştirme Yurduna annem bıraktı, bir kaç gün sonra gelip seni alacağız, arkadaşlarınla oynarsın dedi ve göz yaşlarını tutamadı, ağlayarak gitti.
Yetiştirme Yurduna siz veya kardeşlerinizi bırakan ebeveynleriniz hakkında ne hissettiniz ve şimdi o günler için ne düşünüyorsunuz?
O gün, annemin beni bırakıp gitmesine çok üzülmüştüm. Günlerce gelip almasını bekledim. Arkadaşlarımdan gizli gizli günlerce ağladım.O günlerde anneme çok kızmıştım. Onu bir daha affetmeyecektim. Ama zaman çok güzel ilaç oldu yıllar sonra kucaklaştık Ve o gün kendi kendime bir söz verdim. Okuyup büyük adam olacağım diye. Çocukluk işte, kendi kendimi böyle teselli etmiştim. Daha sonra kendimi tamamen derslerime ve öğretmenlerimin söylediklerine verdim. Çok başarılı olmalıydım, kendimi kanıtlamalıydım, annemin karşısına öyle bir çıkmalıydım ki “Bak anne, terk ettiğin oğlun okudu, adam oldu” diyebilmeliydim. O günler çok kızgın ve kırgınlık içindeki düşüncelerimdi tabi ki bunlar. Çok uzunca bir zaman annemi affedemedim. Zamanını tam olarak hatırlamıyorum, sonra annemi affettim. Sonra anladım ki, Annem çok iyi bir iş yapmış. Anne ve baba sevgisinden yoksun kalmak nedir bilir misiniz? Ben çok iyi bilirim. Allah’ım kimselere yaşatmasın. Çok zor, çok…. Evet, çok acı çeksem de benim geleceğim için mükemmel bir iş yapmışlar. Allah onlardan razı olsun. Onların sayesinde, tabii ki kendi özveri ve gayretlerimin de payı çok büyük, şimdiki durumdayım.
Yetiştirme yurtlarında hayata dönük başarıyı yakalamak adına kurum personelinin (Öğretmen Uzman sosyolog diğer çalışan personel)sizi hayata yönelik yönlendirme konusunda yardımları ve tavsiyeleri nelerdir.
Hepsinden Allah razı olsun. Bizleri çok iyi yetiştirdiklerini düşünüyorum. Şimdi bu durumdaysam, en büyük pay onlarındır.
Devlet Korumasında kaldığınız süre içinde kurumda görev yapan idareci ve personelin yardımları, size hayata dair tavsiyeleri oldu mu? Rehber rol model Olan kişiyi bizimle yazıya dökerek tanıtırmısınız.
Evet, hem de çok. İnanın saymakla bitmez. Bize hem annelik, hem babalık, hem de abilik yaptılar. Doğruluk ve dürüstlüğü, saygı ve sevgiyi, sadakati, adil davranmayı, vatan ve millet sevgisini, ATATÜRK sevdasını, BAYRAK sevgisini, her şeyi onlar öğretti bizlere. Onların hakkı İnanın hiç mi hiç ödenmez. Ben şahsen böyle düşünüyorum. Benim için rol model bir kişi değildi. Kendilerini anlatmak için kelimelerin yetersiz kalacağı şahsiyetler; başta Ayaş Yetiştirme Yurdu Müdürümüz Mümin BEŞİKTEPE (Mümin babamız), önce öğretmenliğimizi sonra da Müdürlüğümüzü üstlenen Ömer Faruk ÖZ (Ömer babamız) ve sınıf öğretmenim, Benim üzerimde emeği geçen Rahmetli sayın Ahmet BOSTAN Allah (cc) rahmet eylesin.
Çocukken hayal ettiğiniz neleri başardınız? Neleri başaramadınız? Bundan sonraki süreçte hayata dair hayalleriniz, beklentileriniz ve umutlarınız nedir?
Çocukken hayal edip başaramadığım bir şey yoktur diye düşünüyorum. Evet, hayalimde öğretmen olmak, doktor olmak vardı. Ancak hiç düşünmediğim, hakkında bilgim olmadığından dolayı olsa gerek Askerlik mesleğini seçmek zorunda kaldım. Şimdi hiç pişman değilim. Çok da memnunum. Bir de mutlu bir aile yuvası kurmak, kendimi çocuklarıma adamak, yaşayamadığım anne ve baba sevgisini onlara kat kat yaşatmak gibi hayalim vardı. Allah’ım, çok şükür onu da bana kısmet etti. Çok mutluyum. Ailemle, çocuklarımla, dünyalar tatlısı bir torunum var, onunla ilgileniyorum. Hayattan başka bir beklentim yoktur. Şükürler olsun, herşeyim var. Daha ne isteyebilirim ki? Şimdi çocuklarıma ve torunuma daha iyi bir gelecek sağlama gayreti içindeyim. O kadar……
Yetiştirme Yurtlarında görev yapan öğretmenlerinizde sizlere hedef koyan bu yolda çalışman gerektiğini tavsiye eden veya yardım edenler var mıydı. Bu yolda hedefinize ulaşmanızın sırrı nedir? Sizce başarılı olmanın yolları ve yöntemleri nedir?
Elbette vardı. Yukarıda belirtiğim muhteşem şahsiyetler. Hedeflerime ulaşmadaki en büyük etken benim kararlılığım ve azmimdir diye düşünüyorum. Tabi ki bunun yanında, öğretmenlerimin öğretileri, yönlendirmeleri, bize öğrettikleri üstün faziletler tek başına yeterli olmaz tabi ki ( Bu çok daha önemli, doğruluk, dürüstlük, saygı ve sevgi, hakkaniyet, birlik ve beraberlik, vatan millet sevgisi,……..) hedeflerime ulaşmamda çok etkili olmuştur. Bunların yanında belirlediğin hedefler doğrultusunda çok çalışmak ve hiç yılmamak, yani şartlar ne olursa olsun pes etmemek gereklidir.
Yetiştirme yurtlarında hiç unutamadığınız bir anınız var mı?
Elbette var, hem de çok. Ancak, ben bunlardan bir tanesini kısaca anlatayım. Beni her zaman koruyan kollayan, her sıkıştığımda yardımıma koşan bir abim vardı. Yurt büfesini ve çay ocağının da sorumluluğunu yapardı. Az oraletini içmemişimdir. Hakkını helal eder inşallah. Bu abim(Şu an YURTAYDER Genel Bakanı Sayın Kudret Bulut’tur.) bir gün beni yanına çağırdı. “Bak kardeşim, İsmail’im, burası bizim hayata tutunma, hayatta kalabilme fırsatını sunan kutsal bir yuvamızdır. Buranın kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Çok çalışmalıyız. Doğruluk ve dürüstlükten şaşmamalıyız. Öğretilenleri aynen uygulamalıyız. Birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Devletimize ve milletimize layık birer insan olmalıyız. Bunu sakın unutma!! Oldu mu? Bu sözlerim kulağına küpe olsun. Bak, bu söylediklerime uymazsan sana bir daha tost ve oralet vermem, ona göre.” dedi. Bu sözler beni çok etkilemişti. Ve öyle de yaptım. Başarılı oldum. Herkese de tavsiye ediyorum.
Kurumdan ayrıldıktan sonra yetiştirme yurtlarını ziyaretleriniz oluyor mu?
Miktarını hatırlamıyorum ama 10-15 kez kendi yetiştiğim Ayaş Yetiştirme Yurdunu ziyaret ettim. Daha sonra başka bir amaç doğrultusunda yıkıldığını be kullanıldığını öğrendim. Bir daha da gitmedim. Buna çok üzülmüştüm. Halen de çok üzülüyorum. Bir daha da Ayaş’a gidermiyim, bilmiyorum.
Yetiştirme yurtlarında kalan kardeşlerinize ne tavsiye edersiniz?
Sizlere, Yukarıda hayatımın bir kısa özetini sunduğumu düşünüyorum. Bunu dikkatlice okusunlar, özümsesinler, uygulasınlar, yeter. Başka da bir söz söylemek gereksizdir diye düşünüyorum.
Zaman Zaman basında yetiştirme yurtları ile ilgili olumsuz haberler çıkıyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Çok üzülüyorum tabii ki. Bunlara bir şekilde engel olunmalı. Önüne gelen haber olsun diye kullanıyor bu durumları. Yazık, çok yazık.Yetiştirme Yurtlarından ayrılmış olan çocuklarımıza halk olarak bakışımız maalesef çok olumlu değil. Her kesimden olumsuz örneklere rastlamak mümkündür. Konu kimsesiz, öksüz ve yetim olunca hiç araştırmaya zahmet edilmeden ve acımasızca yargısız infaz yapılıyor. “ Neden bunu yaptı? Çocuğu bu sonuca iten nedenler ve sorumluları kimlerdir? Bu suçu neden işlemiş olabilir? Suçu işlemesinin sebepleri ve etkenler nelerdir? Hakikaten bu eylemi yapmış mıdır? Bu suçu işlemiş midir? Yoksa çocuk hakkında karalama mı, komplomu yapılmıştır? Çocuk gerektiği gibi sahiplenilmiş midir? “ şeklinde sorular sorulmak suretiyle konunun detaylıca araştırıldıktan sonra konu hakkında karar verilmesi en doğru hareket tarzı olmalıdır.Kulaktan duyma sözler ile ön yargılı tutum ve davranışlarla çocukların hayatları karartılmamalıdır. Kimsesiz, öksüz ve yetim çocuklar hakkında konuşmadan ya da bir karar vermeden evvel bu çocuklara empati ile yaklaşılmalı (Kendi çocuğum bunu yapsa ben ne yapardım gibi) ve ona göre hüküm verilmelidir. Biz toplum olarak bu çocuklarımıza ne kadar sahiplenebilmişiz, kimsesizliklerini ne kadar unutturabilmişiz, anne ve baba şefkatinden mahrum kalan bu çocuklarımızın (Çocukların yetişmesi, gelişmesi, kısacası olgunlaşmasında bence en önemli etken olan anne baba sevgisi) bu ihtiyaçlarının karşılanmasında ne kadar etkili olabilmişiz diye düşünülmemektedir. Birileri çıkıp para kazanmak uğruna, topluma ve bu çocuklara getirisi ve götürüsünü hesaba katmadan, düşüncesizce hareket ederek yalan yanlış haber yapılmakta ve toplumun vicdanını yaralamaktadır. Adı üzerinde kimsesiz, savunmasız olan çocuklarımız, gerçekten toplumun hemen hemen tüm kesimi tarafından yapayalnız bırakılmaktadır. Bu çocuklarımızın bir gelir kaynağı, menfaat kapısı olarak kullanılmalarına asla müsaade edilmemelidir. Dünyada eşi ve benzeri bulunmayan TÜRK Milleti’nin vicdanı sızlatılmamalıdır.Milletin her kesiminde ve hükümetin her kademesinde bu konu üzerinde azami hassasiyet gösterilmelidir. Yetiştirme yurtları, adından da anlaşılacağı üzere kimsesiz, öksüz ve yetim kalan çocuklarımızın topluma faydalı, devletine ve milletine bağlı olarak her açıdan (Barınma, iaşe, eğitim ve öğretim, koruma ve güvenlik vb.) mükemmel bir şekilde yetiştirilmesi amacıyla kurulmuş, Çocuk Esirgeme Kurumunun sorumluluğu altında görevlerini yerine getirmiştir. Kapatılana kadar da bu görevlerini mükemmele yakın olarak icra ettiklerini değerlendirmekteyim. Sebebi nedir bilinmez, birdenbire kapatılmışlardır. Hiç bir zaman kötü, örnek alınamaz. Hiç bir şekilde emsal teşkil etmez. Toplumun her kesiminde mükemmel bireyler olacağı gibi zayıf, çürük nitelikte bireylerin bulunması da gayet normaldir. Koruyucu aile adı altında yürütülmekte olan faaliyetlerin, yetiştirme yurtlarının icra etmiş olduğu faaliyetlerin yanında çok eksik kaldığını belirtmek isterim. Şöyle ki, koruyucu aile, çocuğun barınma ve iaşesinden başka bir fayda sağlamamaktadır. Çocuğa; anne baba sevgisini, kardeşliği, birlik ve beraberliği, sadakati, doğruluk ve dürüstlüğü, vatan ve millet sevdasını, daha nice üstün faziletleri verebilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle, koruyucu aile uygulamasından derhal vazgeçilerek yetiştirme yurtları uygulamasının hayata geçirilmesi gerekmektedir diye değerlendiriyorum. Bu belirttiğim hususlar tabii ki benim şahsi düşüncelerimdir. Herkesin de böyle düşünmesini beklemek aşırı iyimserlik olur kanaatindeyim.
Son olarak eklemek istediğiniz veya devlet korumasında kalanlara veya kurumlarda görev yapan kardeşlerinize tavsiyeniz var mı?
Korumacı aile uygulaması adı altında bir sistem kurulmuş, yetiştirme yurtları kaldırılmış. Bu nasıl yapılabilir? Buna kimler ön ayak olmuş. Kime sormuşlar? Yaşayanlara sormuşlar mı? Çok küçük yaşlarda olanlar için evet, mantıklı olabilir. Onunda çok gizlilik içerisinde yapılması halinde tabii ki. En geç iki yada üç yaş sınırı olmalıdır bence. Derhal yurt şekline dönüş olmalıdır. Yoksa çok yararlı bir uygulama olduğunu düşünmüyorum.Kardeşlerime, evlatlarıma söyleyeceklerimi yukarıda söyledim.Burada tekrardan öte geçmeyecektir.Saygı ve sevgi, doğruluk ve dürüstlük, sadakat, hakkaniyetli olmak, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmek, çok ama çok çalışmak, şartlar ne olursa olsun asla vazgeçmemek ana prensibimiz olmalıdır. Dilerim kardeşlerime evlatlarıma yararlı bilgiler sunmuşumdur.Kalın sağlıcakla.Saygı ve sevgilerimle…..İsmail KARAPINAREmekli Subay